Kadınlar İçin Konuşmak Bir Talep Değil İhtiyaçtır Kadınlar İçin Konuşmak Bir Talep Değil İhtiyaçtır

Kadınlar İçin Konuşmak Bir Talep Değil İhtiyaçtır

Sevgili gather-in ahalisi merhaba;

 

Öncelikle beni tanımayanlar için, ismim Elif Menteş Gray. 2.5 senedir Meyhane Elsewhere müdavimi, son 10 aydır gather-in mahalle esnafı, yüksek mimar, junior developer, ev hanımı, 6 aylıktan beri konuştuğu ve bir daha susmadığı iddaa edilen, konuşmaya bayılan, hafif çatlak bir kadınım.

 

Eşim İngiliz ve yabancı damadın sağladığı başka bir kültürle tanışma, o kültürle yaşama avantajını değerlendirip, onun memleketinde hayat nasılmış diyerek, 2019 senesinde Britanya’ya taşınmaya karar verdim; yok pandemiydi, yok evlilik vizesiydi derken, nihayet 2021’in Aralık ayında Galler’in Aberystwyth isimli ufak bir sahil kasabasında bu ülkedeki yeni hayatıma giriş yaptım.

 

2019’dan 2021’e kadar geçen 2.5 sene bazen benim ailemin evinde, bazen bir Avrupa şehrinde, bazen de eşimin bir aile ferdinin bizi aylarca konuk etmesiyle geçti. Böyle oradan oraya, o şehirden bu ülkeye bir dönem yaşayınca, içinizdeki o bir yere ait olamama hissi ufak ufak sizi rahatsız etmeye başlıyor. Neyse ki o his tam da tükenmeden, 30 senedir yaşadığım, bildiğim, konforlu hissettiğim sosyal hayatımı ardımda bırakarak, bu tatlı, sıcak ama uzak kasabada yeni bir serüvene başladım.

 

Göç etmek bir açıdan ne kadar biz Türkler için “ata sporu” olsa da, 21. yüzyılda konfor alanından çıkmaya karar vermek bile yürek gerektirebiliyor. Hal böyle olunca da az önce sözünü ettiğim 2.5 senenin epey sancılı geçtiği zamanlar oldu, ama yıkılmadım, buradayım. O zamanlardan anlatmak istediğim bir anekdot var ve bu anı, tecrübe edilen özlem duygusunu özetleyecektir sanırım. 

 

Pandemi zamanı 5.5 ay kadar kayınvalidem ve kayınpederimin evinde “lockdown” sebebiyle mahsur kaldık. Yaşadıkları yer bir köy ve bu köyde yalnızca bir pub, bir de kilise var ki onlar da kapalıydı zaten. Köyün nüfusu 100 kişiden biraz fazla, yaş ortalaması ise yüksek. Hani geçtim sosyalleşmeyi, bir şeylere sinirlenseniz, iki laf etmek için dışarı çıkıp, sakinleşmek isteseniz, derdinizi anlatabileceğiniz tek canlılar koyunlar. 

 

Böyle bir ruh hali yaşanırken ve COVID’in hepimizin ayarlarıyla oynadığı, “cabin fever”ın buram buram hissedildiği günlerden birinde, bir akşam Türk gecesi yapmaya karar verdik. Rakı alındı, mezeler yapıldı, hatta sevgili kayınvalidem İngiliz oluşuna aldırmadan kabul edilebilir bir kıymalı börek performansı sergiledi, fonda çalınacak çeşitli rakı sofrası eşlikçisi, Müzeyyen Senar’lı, Tanju Okan’lı şarkılarla playlist oluşturuldu, her şey vardı, ama olmadı, tam değildi. Eksik olan neydi? O gün anladım ben rakı sofrası ne demektir ve kendi dilinde muhabbet sofradaki her üründen daha önemlidir.

 

Yurtdışında uzun süre yaşamış olanların hafızalarının derinlerinden buruk bir duyguyu yüzeye çektiğimi, şu anda hali hazırda yurtdışında yaşayanlarda ise zaten sık sık hissedilen bir yere dokunduğumu biliyorum. Bu ve benzeri hikayeler zihnimde “sor bana pişman mıyım?” melodileri çaldırırken, günlerden bir gün, Instagram’da Şebnem Sönmez ve Memet Ali Alabora’nın bir canlı yayınına denk geldim.

 

Bir web sitesinden bahsediyorlardı. Böyle masalar var diyorlardı, web sitesinde “masa”? Masalar birbirlerini görebiliyor ama insanlar yalnızca kendi masalarındakileri duyabiliyor, daha önce kullandığım hiç bir uygulamaya benzemiyordu canlı yayında anlatılan bu platform. Bu sefer, akşamın bir vakti, İstanbul’da anne ve babamın evindeki koltukta kimbilir televizyonda ne seyrederken, merakım tetiklendi. Link’e tıkladım, üyelik oluşturdum, “ne olacak, sevmez, beğenmezsem silerim hesabımı”, yayında anlatılan “mekana” girdim. Hakikaten bir masam vardı, hakikaten bir sürü masa vardı, hakikaten başkaları da vardı.

 

Bir masaya dahil oldum, sohbet muhabbete dönünce kendime bir kadeh rakı koydum ve o gece orada tanıştığım 3 dünya tatlısı arkadaşımla, gecenin bilmem kaçına kadar hem anlattım, hem dinledim. Az önce sözünü ettiğim eksiklik meze ve şarkılar olmadan dahi daha tamdı, daha o aşina olup, özlemini duyduğum histi.

 

Britanya’ya dönünce platforma girme seferlerim arttı, güzeldi burası, eşimin bilgisayar oyunu oynadığı günlerde Netflix’te “zap yapmak” yerine, dijitalde de olsa düzenli olarak buluşup, görüştüğüm arkadaş gruplarım oluştu, burası keyifliydi. 

 

Zamanla platform gelişti, açılan mekanlar arttı. Bana platform sahiplerinden “neden sen de bir mekan açmıyorsun?” sorusu, platformun işleyişine hakim arkadaşlarımdan “bence sen yaparsın” yorumu gelmeye başladı. Önce ne ile ilgili açacağımı bulamayarak çekimser yaklaştım, “yok ya” dedim ama sonra, 1.5 senedir edinilen Meyhane Elsewhere deneyimi ile bir anda uyandı o fikir zihnimde. 

 

Ben bu platformu; özleyip, her zaman ulaşamadığım bir derdime çözüm olmasıyla tanımıştım ve görünen oydu ki yalnız da değildim, ama benim sahipliğini üstleneceğim mekanın Meyhane Elsewhere’den farklı olması lazımdı, çünkü o konsept zaten vardı. Bu sefer içime dönüp sorgulamaya başladım tekrar. Yurtdışına yeni taşınmış biri olarak tek özlediğim şey rakı muhabbeti değildi elbet, hatta kendi dilimde kız kıza sohbet rakı masasıyla kapışırdı bile belki.

 

O yüzden dedim ki mekanın adı “Kız Muhabbeti” olsun ve Meyhane’den ayrışmak adına da erkekler içeri alınmasın. Çünkü kadınlar erkeklerden daha çok seviyor konuşmayı, çünkü bazı konular yalnızca kadınlar arasında konuşulunca “oh içimi döktüm rahatladım” ferahlaması sağlıyor, erkekler kadınların anlatmak istediği bazı kişisel meselelerden belki ilgi alanları olmadığı için, belki de bilmeyip anlayamadıkları için sıkılıyorlar. “Kız Muhabbeti” bu çerçevede şekillensin dedim ve Eylül 2023’te kurdeleyi kestik.

 

Önce benim platformdan tanıdığım dostlarım geldi, sonra dünyanın her yerinden kadınlar mekana sefa getirdi. Ben burada yapılan sohbeti kız kıza evdeki “şarap-peynir”, “çay-çekirdek” ortamına benzetiyorum. Kız Muhabbeti’nde açıldığı günden bu yana bazen “boyfriend”ler övüldü, bazen toksik ilişkiler gömüldü, bazen elti görümce dedikodusu yapıldı, bazen kişisel bakım tüyoları paylaşıldı, ama bolca gülündü, eğlenildi, içlerde ne dert, ne tasa vardıysa, dökülmüş olarak uyundu sonrasında.

 

Ben Kız Muhabbeti’ni başta kendim keyif almak için açtım, ama mekan sonra çok daha tatlı bir yere evrildi. Şimdi her ay bir sohbet konusu belirliyor, canımız çekerse o konuyu konuşuyor, istemezsek ayın konusuyla alakası olsun olmasın kendi gündemimizi anlatıyoruz. Paşa gönlümüz ne isterse onu paylaşıyoruz. Yaşadığı yerden dolayı kendi dilinde kız kıza sohbetin özlemini çeken, ya da o gün dışarıda bir programı olmayan ama enerjisi sosyalleşmek isteyen tüm kadınlara kapımız açık.

 

İyi ki denk geldim diyorum zaman zaman, o gün o Instagram canlı yayınına. Görmeseydim, duymasaydım çok da farklı olmazdım belki ama muhtemelen doğduğumdan beri tüm hücrelerimle alışık olduğum hayatı değiştirmek, yeni bir ülke ve yeni bir düzene adapte olmak çok daha zor olurdu, orası kesin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir